Tarih’e Yardımcı Bilim Dalları

Tarihe yardımcı bilim dalları şunlardır: Antropoloji, arkeoloji, coğrafya, epigrafi, etnografya, filoloji, heraldik, kimya, kronoloji, nümizmatik, paleografi, sosyoloji ve topomoni.

Antropoloji ya da insan bilimi, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı.[1][2][3] İnsanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran antropoloji, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına yardımcı olur. Bu bilim, insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanlığın başlangıcından beri toplulukların çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini, çeşitli küresel olayların nasıl dönüştüğünü görmeye ve göstermeye çalışır.

İki anlamda holistiktir (bütünsel ve inanılır), tüm zamanlarda yaşamış olan veya yaşayan tüm insanlara ilişkindir ve insanlığın tüm boyutlarını kapsar. Prensipte, tüm toplulukların tüm kurumlarıyla ilgilenir. Antropoloji özellikle kültürel görelilik, bağlamın derinlemesine incelenmesi ve kültürler-arası karşılaştırmalara verdiği önem ile diğer sosyal disiplinlerden ayrılır. Antropoloji yöntem[4] bilimsel açıdan çok zengindir ve hem nitel metotları hem de nicel metotları kullanır. Antropoloji disiplinin tarihinde etnografiler önemli bir yer tutmuş ve bir anlamda odağı oluşturmuştur. Bununla birlikte özellikle 20. yüzyıl'da etnografik çalışmaların ve etnografik ilgi odaklarının farklı antropoloji alt dallarında farklı eğilimler gösterdiği görülebilir. Örneğin tıbbî antropoloji’de 20. yüzyılın ortalarında çalışma odaklarında küçük topluluklardan, modern Batı toplumlarına doğru bir kayış olmuştur.

Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyolojicoğrafyatarihetnolojiantropolojinümizmatikfiloloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim"[1]olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.[2]

Arkeoloji, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyolojicoğrafyatarihetnolojiantropolojinümizmatikfiloloji, gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalıdır. Türkçeye yanlış bir şekilde "kazıbilim"[1]olarak çevrilmiş olsa da kazı, arkeolojik araştırma yöntemlerinden sadece bir tanesidir. Arkeoloji asıl olarak insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceler.[2]


Arkeoloji, Yunancadaki ἀρχé ar(ch)ke: eski, eskiden kalma ve ό λόγος logos: bilgi, bilim, öğreti, öğretme, tanımlama, ortaya koyma kelimelerinden türemiştir. Kelime anlamı olarak da "Eskinin -Bilgisi, -Bilimi, - Öğretisi, -Tanımlanması ve -Ortaya Çıkarılması" anlamlarına gelebilmektedir.[3]

Arkeoloji, kendi içinde birçok farklı bilim dalını barındırmaktadır. Bunlar arasında Tarihöncesi (Prehistorya) arkeolojisi, Klasik arkeoloji, Protohistorya ve Önasya arkeolojisi, Mısırarkeolojisi, Tevrat arkeolojisi ve Orta Çağarkeolojisi sayılabilir.

Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlara ilişkin bilgi edinme olanağı sağlaması açısından özellikle önemlidir. Bu bilim dalının uzmanları olan arkeologlar araç, eşya, sikke ve yapı kalıntılarını inceleyerek, eski insanların nasıl yaşadıklarını anlayabilirler.

Arkeologlar çalışmalarını çoğunlukla eskiden insanların yaşadığı varsayılan yerleşimleri gün yüzüne çıkararak yürütürler. Yıkılan bir kentin üstüne yenisi yapıldığından eski kentler genellikle toprağın altında kalır ve üst üste kurulan yerleşmelerin mimari (özellikle kerpiç) yıkıntıları zamanla bir tepe oluşturur. Bu tür tepeler Türkiye'de höyükYunanistan'da "Magula", Yakındoğu'da "Tell", İran'da "Teppe" olarak adlandırılır.

Türkiye'deki AlacahöyükYalıhüyük ve Çatalhöyükgibi eski yerleşmeler höyük türünü oluşturmaktadır. Ancak her arkeolojik buluntu yeri bir höyük değildir. İnler, düz yerleşme yerleri, antik kentler de arkeolojinin araştırma alanları arasında yer almaktadır.

Tarih öncesi arkeolojisi (Prehistorya arkeolojisi) yazının ortaya çıkmasından önceki dönemleri inceler. Bu incelemede kazılar çok büyük bir dikkatle yürütülür. Tarih öncesi dönemden günümüze kalan çanak çömlek parçaları, taş araçlar, mimari kalıntılar ya da organik kalıntılar çok önem taşımaktadır.

Keops Piramidi, Mısır

Arkeoloji, Yunancadaki ἀρχé ar(ch)ke: eski, eskiden kalma ve ό λόγος logos: bilgi, bilim, öğreti, öğretme, tanımlama, ortaya koyma kelimelerinden türemiştir. Kelime anlamı olarak da "Eskinin -Bilgisi, -Bilimi, - Öğretisi, -Tanımlanması ve -Ortaya Çıkarılması" anlamlarına gelebilmektedir.[3]

Arkeoloji, kendi içinde birçok farklı bilim dalını barındırmaktadır. Bunlar arasında Tarihöncesi (Prehistorya) arkeolojisi, Klasik arkeoloji, Protohistorya ve Önasya arkeolojisi, Mısırarkeolojisi, Tevrat arkeolojisi ve Orta Çağarkeolojisi sayılabilir.

Arkeoloji, yazılı tarihten önce ve sonra yaşamış insanlara ilişkin bilgi edinme olanağı sağlaması açısından özellikle önemlidir. Bu bilim dalının uzmanları olan arkeologlar araç, eşya, sikke ve yapı kalıntılarını inceleyerek, eski insanların nasıl yaşadıklarını anlayabilirler.

Arkeologlar çalışmalarını çoğunlukla eskiden insanların yaşadığı varsayılan yerleşimleri gün yüzüne çıkararak yürütürler. Yıkılan bir kentin üstüne yenisi yapıldığından eski kentler genellikle toprağın altında kalır ve üst üste kurulan yerleşmelerin mimari (özellikle kerpiç) yıkıntıları zamanla bir tepe oluşturur. Bu tür tepeler Türkiye'de höyükYunanistan'da "Magula", Yakındoğu'da "Tell", İran'da "Teppe" olarak adlandırılır.

Türkiye'deki AlacahöyükYalıhüyük ve Çatalhöyükgibi eski yerleşmeler höyük türünü oluşturmaktadır. Ancak her arkeolojik buluntu yeri bir höyük değildir. İnler, düz yerleşme yerleri, antik kentler de arkeolojinin araştırma alanları arasında yer almaktadır.

Tarih öncesi arkeolojisi (Prehistorya arkeolojisi) yazının ortaya çıkmasından önceki dönemleri inceler. Bu incelemede kazılar çok büyük bir dikkatle yürütülür. Tarih öncesi dönemden günümüze kalan çanak çömlek parçaları, taş araçlar, mimari kalıntılar ya da organik kalıntılar çok önem taşımaktadır.

Coğrafyabeşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünüaraştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine[1] bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein (yazmak, betimlemek) sözcüklerinden türemiştir. Türkçesiyerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes (MÖ 276-MÖ 194) olmuştur.[2]Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:[3]

  1. Birincisi, bir yere eşsiz bir karakter kazandıran, yeryüzü üzerindeki özelliklerin dağılımıdır (örneğin dağlarırmaklardenizler vb.).
  2. İkincisi, bazı şeylerin oldukları yerlerde ve zamanda neden ve nasıl meydana geldiğini anlamaktır (örneğin yanardağlar gibi).
  3. Üçüncüsü, meydana gelen olayların, diğer olaylarla ilgisi ve bağlantısıdır (örneğin yağmur ormanlarınıntahribi).
  4. Sonuncusu, coğrafyanın haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişimini sağlamasıdır.

“yer yüzü haritası”

Bu dört özellik birbiri ile çok çeşitli yollardan etkileşim içindedir. Bunlardan ilk üçü coğrafyanın dayanak ilkeleridir.[1] Sonuncusu ise coğrafî araştırmalar sonucu elde edilen bilgilerin söylenişidir.

Coğrafyanın bu değişik yönleri arasındaki etkileşim, onu tanımlama amaçlı olarak kesin çizgilerle bölünmesini zorlaştırır. Coğrafi beceriler, yerler, fizikî, beşerî ve çevre coğrafyası biçiminde bir bölümleme, bunlardan bir veya iki alanın coğrafya eğitiminin çeşitli basamaklarında yer alması; öğrencinin çeşitli alanlar arasındaki ilişkiyi anlamasının engellenmesi şeklinde bir sonuç doğurabilir.[3]

Coğrafya, bazı yeteneklerin gelişimini ve kavramların anlaşılmasını içerir. Bu kavram ve yetenekler ise fizikî çevre (ortam), beşerî çevre ve bunlar arasındaki ilişki ile ilgilidir. Coğrafya hem bir doğa bilimidir (fiziki coğrafya) hem de bir sosyal bilimdir (beşeri ve ekonomik coğrafya).

“piri reis haritası

Epigrafiyazıtları, kitabeleri ve tarihi yapıtlardaki yazıları inceleyen bilim dalıdır. Yazıt bilimi, tarihe yardımcı bilim dalıdır. Bu bilimle uğraşan kişilere yazıt bilimci veya epigrafist denir.

Epigrafi Helence bir sözcüktür. Üzerine yazmak, kaydetmek anlamına gelen 'Epigraphein' fiiliyle yazıt anlamına gelen 'Epigraphe' sözcüklerinden gelir. Türkçeye yazıt bilimi olarak çevrilmiş olan epigrafi taşmetaltahtamermerseramik gibi kalıcı ve sert maddeler üzerine eski Yunan ve Latindillerinden birisi ya da ikisiyle yazılan yazılarla -sikke hariç- uğraşan bir bilim dalının adıdır.

Epigrafi, anıtlar üzerindeki kitabeleri ve yazıları inceleyen bilim dalıdır. Filoloji ve paleografibilimleri ile iş birliği içerisinde çalışır. Anıtlarüzerindeki kitabeler ait olduğu dönem hakkında önemli bilgiler verir.

Yazıtların birçoğu kırık, eksik ya da zedelenmiş olarak ele geçer. Bu yazıtlar üzerine çalışan kişi, söz konusu eksiklikleri tamamlar ve metinleri orijinal durumuna yaklaştırmaya çalışır. Yazıt üzerinde isabetli tamamlamalar yapılabilmesi, ilk önce yazıttaki eksikliklerin boyutuna ve bu işi yapan kişinin deneyimine bağlıdır.

Restore edilecek yazıt hakkında düşünülmesi gereken ilk nokta yazının ait olduğu türdür. Örneğin elimizdeki parça bir mazoz yazıtıysa, o şehir ya da o yörede kullanılan genel formüller incelenmelidir. İkinci nokta da satır uzunluklarının isabetli tahmin edilmesi ve tamamlanması gereken boşluktaki muhtemel harf sayısının hesaplanmasıdır. Şüphesiz yapılan her tamamlamada göz önüne alınan tüm örnekler sıralanarak, yapılan tamamlamanın inandırıcı olmasına çalışılmalıdır.

Etnografya (budun betimi, kavmiyat), kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarını araştıran, kültür bilimidir. İnsanın toplumsal varlığını niteliksel ve niceliksel olarak inceler. Bu incelemeleri alan çalışmasına göre gerçekleştirir. Bütünlükçü bir yöntem tercih eder. Bu yönteme göre insan-toplum ilişkisi birbirinden ayrı ögeler olarak anlaşılamaz. Geleneği gezi yazıları ve sömürgecilik dönemi raporlarına da dayanmaktadır.

Küçük yapıda sosyal grupların yaşamının her yönünü akrabalık açısından olduğu kadar, ekonomi, siyaset, dil ya ekoloji açısından da eksiksiz bir biçimde ve yerinde inceleyen bilgi dalı. Sömürgeciliğin sona erişi ve “ilkel” denen halk topluluklarının giderek uygarlaşması, etnografların bundan böyle kendi toplumlarındaki kırsal ve kentsel topluluklarla ilgilenmelerine yol açtı. İlgilenilen, incelenen topluluğun dilini bir ölçüde olsun bilmeyi gerektiren etnografya anket (soruşturma) yöntemini kullanır, toplanan bilgilerin ve konuların yazımını ve düzenlemesini yapar

Etnografya kelimesinin anlamı; Yunancada cins ve topluluk manasına gelen ethnos ile yazma, çizme anlamına gelen grapho kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.

Etnografya, terim olarak insan topluluklarının çeşitli zaman ve yerlerde tabiata hakim olmak, sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için sarf ettikleri gayretlerin sonucunda ortaya çıkan maddi ve manevi kültürlerin tasviri analizlerini yapan bilim dalının adıdır.

Milletlerin yaşayış şekillerinin tasvir edilmesi ve onları tanıma ilmi. Kavim, kabile, aşiret gibi insan topluluklarını tasvir eder. Terim olarak 19. asır başında ortaya çıktı. Önce insan topluluklarının dillerinin bilgisi yerine kullanıldı. 1910'dan sonra maddi kült ürün bütün sahalarına yayıldı. Türkçede etnografyanın, karşılığı olarak ilm-i akvam, kavmiyet, akvamiyyet, tasvir-i akvam tabirleri kullanıldı etnografya, insan topluluklarının meydana getirdiği maddi kültürlerini tasvir eder. giyim, süs eşyası, ev aletleri, avcılık, yapı maddeleri, tarım aletleri, halk sanatlarına ait aletler, bir yayık veya beşiğin yapılışı etnografyanın hususu içine girer.

Türkler'de etnografik araştırmalar Meşrutiyet devrinden sonra başlamıştır.1912'de Satı Bey, Mekteb-i Mülkiye'de müstakil ders olarak okutmuş, ders notlarını da Etnografya İlm-i Akvam ismiyle kitap halinde yayımlamıştır. Daha sonra gelişerek araştırmalar artıp, kitap ve dergilerde bu konular işlenmeye başlamıştır. Dr. Hamit Zübeyir Koşay ve Rıza Yalman'ın araştırma ve yayımları ile gerçek etnografya çalışmaları yapılmıştır.

Türk Ocağı tarafından yayımlanan Türk Yurdudergisinde Türkler'in Orta Asya'daki ve Anadolu'daki etnografya malzemeleri hakkında çeşitli makaleler, bazı il dergilerinde de bu saha ile ilgili çalışmalar yayımlanmıştır.

Daha sonraki yıllarda devlet kuruluşları ve özel kuruluşlarca çeşitli eserler yayımlanmıştır. 1930 senesinde Ankara'da açılan ilk etnografya müzesinde birçok eser toplanarak sergilenmiştir.

Filolojidillerin yapısını, tarihsel gelişimini ve birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.[1]Filoloji, bir dili, o dilde verilmiş ürünlere dayanarak inceler, bu yolla bir ulusun ya da uygarlığın kültürel gelişimini, kendine özgü niteliklerini araştırır.

Filoloji temelde eski metinlerin yorumlanması yöntemine dayanır. Eski metinlerin bulunup okunması, nerede, ne zaman, kim tarafından yazıldığının araştırılması, dil özelliklerinin saptanması gibi çalışmalardan sonra ilgili metin tarihsel bağlamı içinde değerlendirilir.[2]

Eski Yunancada philos (sevgi) ve logos (söz) sözcüklerinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkmıştır ve birebir çevirisi "kelime sevgisi"dir. "Betikbilim" olarak da adlandırılmaktadır.

Filoloji; yazılı belgelerin geçerliliğini, gerçek olup olmadıklarını araştıran tarihsel bir bilimdir. Filoloji çalışmalarında, metinlerde üretildikleri dönemin etkileri, metnin kaynakları araştırılır, özgün metinler çözülmeye ve yeniden oluşturulmaya, bu arada taklitleri saptanmaya ve değerleri ölçülmeye çalışılır. TDK güncel sözlüğünde karşılığı, "dili ve yazılı belgeleri dil ve tarih açısından inceleme" olarak verilmiştir.[3]

Tarihî anıtlarda, alfabelerde kullanılan dilleri çözümlemede de kullanılır. Daha çok o dilin edebiyat ve kültürle olan ilişkisi üzerinedir. Dünyada var olmuş ve var olan dilleri inceler, diller arasındaki akrabalık bağlarını, sözcük alışverişlerini araştırır.

Arma bilimimühür bilimi veya heraldik, eski devirlerden günümüze kadar toplumlarda kullanılan armabayrakmühür, özel işaret ve unvanları inceleyen bilim dalıdır.[1] Arma, bayrak, mühür ve ünvan bazı meselelerin aydınlatılmasında tarihçiye yardımcı olmasından dolayı tarihin yardımcı bilimlerinden biri olarak sayılmaktadır.

Kimya tarihiAntik Çağ'dan günümüze kadar uzanan zaman aralığında kimya biliminin ortaya çıkışı ve gelişimini konu alır.  1000 yılına gelindiğinde antik uygarlıklar ileride kimyanın çeşitli dallarının temelini oluşturacak teknolojileri kullanmaktaydı. Ateşin keşfi, cevherlerden metalelde edilmesi, çömlek ve sır yapımı, bira ve şarabın fermantasyon ile elde edilmesi, ilaç ve parfüm yapmak için bitkilerden kimyasalların özütlenmesi, yağın sabuna dönüştürülmesi, camimâli ve bronz gibi çeşitli alaşımların üretimi bu teknolojiler arasında sayılabilir.

Kimyanın önbilimi olan simyamaddenin doğasını ve dönüşümlerini açıklamada başarısız olmuştur. Ancak simyacılar deneyler yaparak ve deney sonuçlarını kayıt altına alarak modern kimyanın ortaya çıkışına zemin hazırladılar. Robert BoyleThe Skeptical Chymist (1661) adlı eserinde, kimya ve simya arasındaki farkları kesin bir biçimde ortaya koyduğunda, kimya ve simyanın birbirinden ayrımı söz konusu olmaya başlamıştır.[1] Hem simya hem de kimya madde ve maddenin dönüşümleriyle ilgilenirken, kimyagerler çalışmalarında bilimsel yöntemi uygulamaktaydı.

Kimya tarihi, özellikle Willard Gibbs'in çalışmalarıyla termodinamik tarihiyle iç içe geçmiştir.[2]

Kronoloji (Grekçe Chronos/zaman + logos/mantık), olayların tarihsel sıralanması ile ilgili bir bilim dalıdır. Tarih bilimi ile yakından ilgili bu bilim dalı, oluşum süreçlerinin tarihlenmesi ve raporlanması ile uğraşır.

Kronoloji, sadece tarih için değil astronomijeolojipaleontoloji ve arkeoloji gibi birçok bilim dalı için önemlidir.

Toponimi veya yer adı bilimi, yer isimlerinin (toponimlerin), onların orijinlerinin, anlamlarının, kullanımlarının ve tiplendirmesinin bilimsel araştırmasıdır. Toponimi sözcüğü Yunanca tópos(τόπος) ('yer') ve ónoma (ὄνομα) ('ad') sözcüklerinden kaynaklanır. Toponimi, her türlü adın bilimi olan onomastik bilminin bir alt dalıdır. Toponimi, sözcüklerin kökenini araştıran etimolojiden farklıdır ama çoğu zaman onunla karıştırılır. Bu konu ile uğraşanlara toponimist denir.

Sosyoloji ve tarih arasında yer alan bir araştırma disiplinidir. Bu iki kavram arasında sıkı bir ilişki bulunur. En yüzeysel anlamıyla tarihi, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfedilip, toplanması ve bir araya getirilip sunan bilim olarak tanımlarsak sosyolojiyi de tarih boyunca yaşayan insanların, toplumların çeşitli yönlerini inceleyen bilim olarak kabul etmeliyiz. Bir tarihi olay örneği ile sosyoloji tarih ilişkisini anlayabiliriz. Her tarihi olay bir sosyo-kültürel olaydır. Sosyoloji de bu sosyo-kültürel olayları, sosyal ilişkileri araştırır. Böylece tarih ile sosyoloji birbirleriyle örtüşür.

Paleografi (Yunancapalaiós (παλαιός) eski,[1]grapheía (γραφεία) yazım[2]) eski yazı çeşitlerini inceleyen ve okunmasını sağlayan bilim dalıdır.

Tarih boyunca kullanılan alfabeleri çözerek bu alfabelerle yazılan belgelerin okunabilmesini sağlar; böylece tarihi olayların aydınlatılmasına katkıda bulunur. Örnek olarak, MÖ 1226'da yapılan Mısır-Hitit savaşı sonrasında imzalanan Kadeş Antlaşması'nın anlamının çözülmesi gösterilebilir.

Bir toplumun dilini bilmek, tarihi araştırma için yeterli değildir. Dille birlikte kullanılan yazının da bilinmesi gerekir. Mısır tarihini araştırmak için hiyeroglif yazısını; Mezopotamya tarihini araştırmak için çivi yazısını; Orta Asya Türk tarihini araştırmak için Orhun ve Uygur yazıları ile Çin yazısını; Osmanlı, İran ve Arap tarihi için Arap yazısını; Slav milletlerinin tarihi için Kiril yazısını; Avrupa milletlerinin tarihini araştırmak için de Latin yazısını bilmek gerekmektedir. Ancak çoğu kez mesele bununla da çözümlenemez. Çünkü bu yazıların da birtakım çeşitleri vardır. Bunların her birinin kullanılış yerleri de farklıdır. Gerekli yazıların okunması öğrenilmeden hiçbir zaman ciddi bir tarihi araştırma yapılması mümkün değildir.

Nümizmatik veya meskûkâtsikke veya kâğıt para koleksiyonculuğu[1] ve paraları inceleyen çalışma sahası.[2] Sikkecilik olarak da adlandırılır. Bu alanda uzman kişilere "nümismat" adı verilir. Nümismatik; kaybolmuş uygarlıkların, kentlerin ve yerleşim yerlerinin kesin olarak belirlenmesine katkı sağlar, tarihsel süreç içinde yok olmuş anıt ve yapılara ilişkin kanıtları bizlere anlatır. İmparatorların saltanatlarının başlangıç tarihlerinin, almış oldukları unvanların, imparatorluk dönemleri boyunca yaptıkları işlerin, kazandıkları zaferlerin ya da yenilgilerin kesin biçimde belirlenmesine yardımcı olur.Aynı zamanda nümizmatik Antik Sikke darbında kullanılan madenin türüne göre o toplumun, o dönemdeki ekonomik durumu konusunda ciddi ipuçları sağlamaktadır. Bir arkeoloğun kazı çalışmasında bulabileceği en iyi şeylerden biri Antik Sikkedir. Bulunmuş olan bir Antik Sikke yapılan arkeolojik çalışma katmanı için anında bir tarih sağlayabilir. Ek olarak Antik Sikkeler ticaret, ekonomi, sosyal organizasyon, mitoloji, ideolojiler, şahsiyetler, liderlik, askeri, önemli olayları anlatmaktadır. Antik Sikkelerin hangi devletdöneminde, hangi yıllarda, hangi İmparator adına darb edildiği gibi bulgular tarihsel gerçeklerin ortaya çıkarılmasında önemli rol oynamaktadır.

Ceylin Alıkor

9-K 171

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar